Burjuvacıklar
İlber Ortaylı - Sanat Rehberi
Küçük Adam veya sokaktaki her adam küçük burjuva değildir.
Küçük burjuva endüstri toplumunun farklılaştırdığı bir adamdır.
Küçük burjuvacık televizyondan çok şikâyet eder ama daha çok
komşularına veya topluca o kutunun karşısında akşamı geçirdiği misafirlerine.
Televizyon cihazı için ödediği yıllık vergiden yakınır, ama
Devlet TV'sinde dakikalarca kendisine yutturulan reklamlara pek ses etmez.
Üstelik reklamların parasını aldığı öteberiyle o ödemektedir farkında değildir.
Hem de torunlar reklamları ezberledikçe aferin çeker. Şiir ezberletmez onlara
yorulurlar diye düşünür. Sabun reklamını ezberlemelerine ne hikmetse pek
aldırmaz.
Sanayinin şişirilmiş fiyatlı ürünlerini almak için yarışırlar
küçük burjuvalar, sonra da evine eşyayı taşıyan hammalla veya pazar yerindeki
küfeci çocukla taşıma ücreti için arsızca pazarlık ederler.
Küçük burjuva bir alemdir, üç günde pahalılığın ve enflasyonun
durdurulacağını sanır, pahalılığın ne olduğunu düşünmez, düşündürmek
isteyenleri okuyup dinlemez. Sonra da; pahalılığı seçimin ertesinde
kaldıracağız diyen şarlatanlara oy verir. O şarlatanlara oy verince öbür
rakipler de şarlatanlaşır. Küçük burjuva arada sırada; şehri dolduran, yeşili
yok eden pis bloklardan yakınabilir. Ama oğlu yeya yeğeni bu tip yapsatçılık
işlerine soyunan biriyse ona kötü gözle bakmak aklına gelmez, övünür; memlekete
yatırım yapıyor. der.
Küçük burjuvanın çocuğu tıbbî aletleri tamir eden bir usta,
becerikli bir muslukçu, iyi bir terzi olmamalıdır, bu felâket olur. İlle de
kartvizitli bir meslek ister bebeleri için. Oğlu hekim olmalı, avukat vs,
olmalı. Ama ona göre lüks muayenehane, kotra ve villâ iyi hekimliğin ölçütüdür.
Hastahanede araştırma yapan tıp asistanı, fıkara hastayı kollayan tabibe
parasız dava yüklenen avukata mecnun diye bakar. Kitap televizyon için alınan
dolabı süsler, resim adet olsun diye dahi alınmaz.
Küçük burjuvanın en çok bakıp gözettiği çocuğu otomobilidir. Sevgili
çocuğunu evinin önünde kaldırımlara arsızca park eder, oturduğu mahallede
kocaman kocaman küçük burjuva bloklarından hiç birinin park yeri yoktur. İlk
taksit, ev, sonra araba… Kaldırımlar sevgili, metal dört tekerlekli çocuklara
ayrılır, sokaktan geçenler yola dökülür, ezilirlerse ona ne. Ancak bazı
densizler arabanın boyasını çizer veya aynasını sökerler o zaman bütün binadaki
küçük burjuvacıklar toplanır, arka bahçedeki ağaçları keser, park yeri
yaparlar.
Parayı bul buluştur, test sınavı için dershaneye yolla
çocukları. Ara sıra onlarla karşılıklı roman okuyup tartışmak mı dediniz o ne
ola ki? Fenerbahçe takımında gol kralı olursan mesele yok, yoksa top peşinde
koşmak haytalık. Nobel almadıkça, şiirle uğraşan aylaktır. Dil dediğin,
şirkette çalışmak veya hariciyeci olmak için öğrenilir, her halde Kipling'i, Hesse'yi
okumak için değil.
Siyasetle uğraşmaya kalkandan rahatsız olur. Gene de pazar
alışverişi günlerinde veya terfiinin geciktiği zamanlarda; bu memleketi kim
düzeltecek diye ekşi bir sual sorar. Memleketi düzeltmek için tanrının eli
sopalı özel bir adam yollaması gereklidir. Zaten parlamento ve partiler ona
göre boş ekmek yiyenlerin bulunduğu lüzumsuz müesseselerdir. Ancak
yakınlarından biri milletvekili olur veya iktidar partisi sayesinde yüksek bir
koltuğa oturursa başka; O istisnai, akıllı ve memlekete hizmet edecek bir
çocuktur sülâlece kasılmak icab eder.
Küçük burjuvanın elinde bilmediği müthiş bir silâhı vardır,
genel oy. Bismarck geçen asırda genel oy hakkı isteyen yığınlardan korkan
Avrupa'nın kendi gibi tutucu politikacılarına demişti ki: Biz Almanya'da genel
oy hakkını verdik, siz de verin. Nasıl olsa bizi seçiyorlar. Büyüyen Alman
endüstrisi, kazancın bir payını yığına aktaran kanunlarla herkesten daha tutucu
bir orta sınıf yarattı. Gorki, bankerlerden, fabrikatörlerden çok, yükselen
küçük burjuvaziden rahatsız oluyordu. İbsen de öyle. İki büyük savaş arasının
liberal düşünürü Ortega Y. Gasset de… Korkmakta haksız değildir, bu farklı
görüş sahipleri: Uygarlığın geleceğini düşünenler bilinçsiz yığının kör
gücünden hep korkarlar.
Küçük burjuvalar hiç bir şey tasarlamadan ve hiç bir uğraş
vermeden pembe hayalleri olan bir yığın. Bildiğimiz pembe değil sözünü
ettiğimiz. Küçük burjuva dünyayı pembe görür ama toz pembe değil, metalik ve
dar hacimli bir pembedir bu, geniş ufuklara uzanmaz. Ele avuca gelmez umutların
küçük burjuvacığın havasalasında yeri yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder